XIX.XI.MMXX

selam!

başkalaşım kayaçlarını duydun mu? bu gece seninle konuşmamızı magmadan açıyorum. biraz senden ve biraz benden ve biraz derinliklerinden – her şeyin.

evrende her şeyin bir süreci var. ve nasıl oluyorsa bu sürecin eşiklerinden nasıl geçtiğimizden çok nasıl tamamladığımıza odaklandıkça – yani biz, süreci ikiye düşürüp ikinci sekmede ölümü paylaşıyoruz. bir şeylerin doğumundan çok bir şeylerin değişiminden çok bir şeyin yeşermesinden çok… bitişi.

bu noktada; aklıma başkalaşım kayaçları geldi. yani bence güzel bir örnek. basınç ve sıcaklıkla belirli koşullar altında başkalaşan ve sürecini güzel tamamlayan. peki sen? kömür olarak devam mı? yoksa sıcaklığı seni de yakıyor mu, dünyanın? burada gülümseyebiliriz.

algıyı yıkan bu süreçlerin içinde; göz kapaklarının saatle olan düellosunu kaybettiğini anladığın her sabah, o ilk taşıtta duyduğun seslerle, bir kez daha buna yaşamak mı denir be! derken. bu nasıl bir başkalaşım dersen… elmas olamadık der gülerim. bu kaçıncı durak?

bu kaçıncı durak demeden!

biraz daha indirgeyerek gülümsediğim tüm neden-sonuç ilişkilerinin arasında bütün kavramlara birkaç duygu ile yanıt veriyorum. maksimize ettiğim tüm tatları, minimize ettiğim tüm gereksiz kurgulara ithafen, bazı süreçlerin tadını çıkarmak güzelleştirdi, aynaya bakabiliriz.

..&

yani demek istediğim şu ki; toprağa gömülmeden çoşmayan tohum, ne saksında ne bahçende ne de balkonunda çiçek açıyor. ya da kömür; basınç ve sıcaklık süzgecinde magma ile iletişimini güçlendirmedikçe .&yanmadan,

elmas olmuyor.