& kimin ağıtı

” aradığınız hazine, belki de içine girmekten korktuğunuz mağarada saklıdır. ” – joseph campbell, reflections on the art of living

bir yol bulmak her zaman kolaydır, diyor. sadece başka türlü bir müebbet hapisle cezanızı çekmelisiniz; en kötü korkularınızın yarattığı cümleyle…

hayata; bir rahmin içerisinde, dizlerimi bedenime çekip 9 aylık süremi bekledikten sonra geldiğimi düşünmek ne kadar masum ve rahatlatıcı bir kurguymuş. ben buraya düşmeden önce bana bırakılan tüm duyguları, kaybolmuşlukları bilinçsizçe bir kordonla sahiplenmek ne kadar ağırmış.

ya da öyle zannetmişim.

yıllar öncesinde akıtılan tüm gözyaşlarının ağıtları bir olup sana bir kordonla aktarılırken hala bir yerlerde birilerinin acısının yangını onu sarmadan, sarılmadan, anlatmadan, anlaşılmadan sönmüyormuş. ben de sarıldım. dinledim ve anladım.

bu bağlamda; kimin bir ağıtı kaldıysa içinde, kim sarılmamış ve sevilmemişse en içinde – kim duyulmamışsa, kim anlaşılmamışsa… bir kez de onun için, sarmalı ve sevmeli.